Marmara Bölgesi’nin güneydoğusunda bulunan deniz ve doğa güzelliklerine sahip Yalova, Marmara Denizi’ne kıyısı bulunan küçük, şirin, yazlık bir ilimizdir.
Doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihe kucak açan bir yapısı da vardır. M.Ö. 3000’li yıllarda birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, Hititler, Frigler ve Persler tarafından yönetildikten sonra Bitinya Krallığı hâkimiyetine girmiştir.
Tarihi geçmişe sahip olan bu şehir tarihine sahip çıkmış ve şehrin tarihi kalıntıları Yalova merkezindeki açık hava müzesinde sergilenmektedir. 1326 yılında Osmanlı İmparatorluğu yönetimine girmiştir.
Doğa güzellikleri, denizi, kaplıcaları, İstanbul’a yakınlığı ve ulaşım kolaylığı ile göz kamaştırmaktadır.
Ormanların içinden geçen şelale ve göllerin görülebileceği dağlık alanda doğa güzelliğine sahip yürüyüş parkuru bulunmaktadır. Tabiat ana, Yalova’da ziyaretçilerini sıcacık sarmak için beklemekte diyebiliriz.
Doğanın şifalı elleri Yalova’nın üzerindedir. Kaplıca turizmi şehre hacim kazandırmıştır.
Çeşitli medeniyetlerde şifa kaynağı olan, Termal ve Armutlu kaplıcaları Yalova’nın önemli kaplıcalarındandır. Yalova’ya 12 km uzaklıkta olup, Armutlu yarımadasında, Samandağ yamacında vadi içinde bulunmaktadır.
Gökçedere‘de bulunan termal sular otel ve motellere verilerek müşterilerine sunulmaktadır. Sıcak su kaplıcaları cilt ve romatizma hastalıklarına iyi gelmektedir. Bu bölgede Mustafa Kemal Atatürk de kaplıcalardan faydalanmıştır.
Atatürk Köşkü olarak da bilinen ve UNESCO dünya kültür mirasına alınan Yürüyen Köşk burada bulunmaktadır. Atatürk’ün “Yalova benim şehrim” dediği bilinmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözü bile Yalova’nın nasıl bir değer taşıdığını anlamamıza yardımcı olacaktır. 19. yüzyıldan bu yana şehirde birçok Avar Muhaciri yaşamaktadır.